19 Haziran 2009 Cuma

Avrupanın en uzun kalesi, BURGHAUSEN...


Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 30 Mayıs 2009


4 günlük resmi tatili fırsat bilip, Mühldorf'a doğru yola çıktık. Ancak şehirde ilgimizi çeken çok da fazla güzellik olmayınca, çareyi civarda aramaya başladık ve otel görevlisinden Burghausen'i öğrenerek yola koyulduk.

Duyduğumuz ve yolda tabelalarda birçok kez gördügümüz kadarıyla, Burghausen Avrupa'nın en uzun kalesine sahipmi
ş. Merakımızı pekiştiren bu tabelalar eşliğinde, Burghausen'ın eski şehrine giriş yaptık... Meydana gelip araçtan indiğimizde güzel bir gün geçireceğimizi hemen hissetmiştik. Sanki bu şehrin ruhu var gibiydi, Mühldorf'un aksine... İçimizi kaplayan heyecanla deklanşörü ardı arkasına savurmaya başladık. Ne kadar çok fotoğraf çektiğimizi akşam olduğunda anlayacaktık.


Burghausen'de yeni ve eski yerleşim birbirinden ayrı ve kale de bu iki bölgeyi birbirinden ayırıyor gibi... Ayrıca Avusturya ve Almanya'yi birbirinden ayıran Salzach nehri de sınır bölgesinin hemen yanından akıp gidiyor baska diyarlara... Köprü üzerinde şimdi saksi içerisinde bir ağacın süslediği ve eskiden gümrük olan noktadan geçerken farkediyorsunuz Avusturya'ya geçtiğinizi.

Yukarıya kaleye çıkmadan önce, eski şehri biraz daha gezmek istedik. Ama başlarda yüzümüzü ısıtan güneşten eser kalmamış, hatta yerini yağmur bulutlarına bırakmıştı bile. Yağmur eşliğinde hızlıca şehrin dar ve uzun caddesinde yürümeye başladık. Burada uzun zamandır görmediğim kadar güzel dükkanlar vardı. Hepsi zanaatkardı buradakilerin. Bir dükkanda el yapımı ayakkabı lar, bir diğerinde çinko süsler, bir başkasında keçeden çantalar, el yapımı ahşap oyuncaklar ve nicesini gördük. Daracık sokaklarda evlerin üzerinde serpilerek çatıya kadar ulaşmaya çalışan sarmaşık güller şehri sıcacık yapıyordu. Ayrıca ara ara yerlere şehrin caz festivaline katılan sanatçıların isimlerinin yazılı olduğu parkeler dösenmişti. Samimi bir atmosfer vardı, ancak yağmurdan dolayı, bizden başka da fazla insan göremiyorduk dışarıda.


Eski şehirdeki gezimizi sonlandırıp artık kaleye çıkmalıydık. Orada da uzun bir yol bizi bekliyordu. Eh ne de olsa Avrupa'nın en uzun kalesiydi uzaktan gördügümüz ihtişamlı yapı.
Kale içerisinde yol almaya başladığımızda, sanırım kaleden çok, aşağıda bıraktiğimiz eski şehir ve yanında süzülmekte olan Salzach nehri fotoğraf karelerimize konu oldu. Evler atık sıra sıra kibrit kutuları gibi görünüyordu.
Kale bir tepenin üzerindeydi; bir tarafında Salzach, diğer tarafında ise yemyeşil büyüleyici suyuyla Wöhrsee (göl) eşlik ediyordu kaleye. Herşey sanki resmedilmek için özel yaratılmış gibiydi. Dolayısıyla manzaranın yanısıra birçok obje ve detay da fotoğraflarımızı şenlendiridi.
Burghausen, yağmura rağmen günümüzü neşelendirerek, içimizi güzel anılarla doldurdu. Ve kesinlikle gezilmesi görülmesi gereken yerler listesinde üst sıralarda yerini aldı...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...