Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mayıs 2015 Cuma

The Wrinkles of The City, ISTANBUL by JR

Kolajı oluşturan fotoğraflar instagram/JR hesabından alıntıdır. Fotos by JR
Duyduk duymadık demeyin, İstanbul sokaklarında sanat var. JR şu sıralar IST.Festival kapsamında İstanbul’da ve fotoğraf tutkunlarını, sokak sanatı meraklılarını, macera perestleri ilgilendiren güzel bir projeye imza atıyor.

JR kimdir?


Şu anda o da kim? diyor olabilirsiniz ya da belki siz de çoktan JR’dan haberdar olmuş, hayranlıkla işlerini izliyorsunuzdur. Bilmeyenler için JR Fransız sokak sanatçısı ve fotoğrafçı. Kariyerine Paris duvarlarına graffiti yaparak başlıyor. Daha sonra Paris metrosunda bulduğu bir fotoğraf makinesiyle kendine farklı bir yol çiziyor. Duvarlardan yine de vazgeçmiyor, ama boyamıyor da, fotoğraflarını duvarlar vasıtasıyla geniş kitlelerle paylaşıyor.

Paris varoşlarında gençliği fotoğraflayıp duvarlara yapıştırdığı ilk projesi önce duvarlardan kaldırılıyor ama sonra yaptığı iş farkedilip belediye binası yakınlarında görücüye çıkıyor. Böylece sanatı yasallaşmaya başlıyor. 2007 senesinden itibaren pek çok projeye imza atıyor. Her yaptığı işte de toplumun sorunlarına bir yerlerden dokunuyor, hep anlamlı, hep etkileyici işler yapıyor.

18 Ekim 2012 Perşembe

Bal, Badem, Bük Diyarı DATÇA


Mekanım Datça olsun!
Can Yücel

Kapak fotoğrafından da anlayacağınız gibi birazdan okuyacağınız satırlar turkuaz renkli suyun hikayesidir, yani Ege’nin en güzel kıyılarına ev sahipliği yapan Datça Yarımadası’nın… Yani beş yıldızlı otellerin ve herşey dahil sistemlerin yerine butik otel ve aile işletmeciliklerinin bulunduğu, yollarının pek de komforlu olmadığı ama oksijeni, yeşili, turkuazı bol DATÇA... SIZ evet SIZ, sakinliği, dinginliği,  huzuru arayan sevgili gezi dostları... Devam edin... Oksijeni, huzuru ve tarihi hep ensenizde hissedeceğiniz güzel Datça'yı tanımak üzeresiniz... Tabi eğer henüz tanımıyorsanız...

Gelelim bizim hikayemize, bizim favori tatil mekanımız Kaş’tır, öyle ki eşimle de Kaş’ta tanıştık. O yüzden bizim için yeri hep ayrıdır. Ama geçtigimiz sene dillere destan olan Datça’yı da görme vaktidir dediğimizden beri  Kaş'ımızın yanı sıra bir de Datça'mız oldu. Bu sene de sıcaklar bastırmadan Temmuz ayında çevirdik direksiyonu Datça'ya, bal, badem ve bük diyarına... 

20 Mart 2012 Salı

Bugün resmen BAHAR başlangıcı...

Bugün astrolojik olarak bahar basliyor... Bugün gece ve gündüzün esit oldugu gün, yani ilkbahar ekinoksu. Aslinda meteorolojik olarak, bahar zaten 2 haftadan beri Almanya'da tasin topragin yüzünü güldürüyor:) ama yine de resmen baharin basladigini bilmek insanin icini daha da kipir kipir yapiyor:))

Google da baharin baslangicini yeni bir doodle ile karsilamis... Güzel de olmus...

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Aşığının gözünden Kaş...


Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 25 Temmuz  - 2 Agustos 2010 


Tatil bitti ve kürkçü dükkanına geri döndük, yeniden iş başı ve yeniden soğuk. Sanki yaz bitmiş, kış başlamış gibi döndüğümüzden beri. Geride bıraktıkrımız - şimdilik - içimizi ısıtmaya yetiyor diyelim ya da öyle avunalım:-)

Yaz tatilimiz 2,5 hafta sürdü. Çok yer gezdik, çok şey gördük,çok koşturduk... ama en uzun vaktimizi yine Kaş'ta geçirdik. E artık Kaş'ı anlatma vakti gelmiştir.

Tamer'le Kaş'ta tanışmamış olsaydık, yine de Kaş'a bu kadar çok ve sık giderdik herhalde. Tamer tanışmamızdan önce de senelerce yaz tatillerini Kaş'ta geçirirmiş ve bu biz olalıberi de degismedi. 

30 Haziran 2010 Çarşamba

En kücük bir ses bile sanki gök gürültüsü...

Ne kadar uzun zaman oldu yazmayali...


Zaman akip geciyor ve sanki uzanipta tutamiyoruz zamani. Yeni yerler görmeye bile vaktimiz olmadi, yazamadigim bu süre icinde...


Vee yaz geldi.... Icimiz daha bir sevinc dolu, belki güzel dinlendirici bir yaz tatili sonunda tekrar blogumuz canlanir. Belki bu sefer senelerdir yaz tatillerimizi gecirdigimiz Kas hakkinda da birseyler yazabiliriz.



9 Haziran 2009 Salı

Baharın renkleriyle ŞIRINCE Sokaklarında...


Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 10 Nisan 2009

İzmir'e doğru seyahatimizi planlarken, Şirince hep aklımızdaydı...Gidilip görülesi bir yer olduğunu senelerdir duyar, oraya gidenlerin getirdiği meyveli şarapları zevkle içerdik. Bizim seyahatimiz ise bahara kısmetmiş... Belki de en güzel zamanıdır...
Baharın renkleriyle dolu çiçekli yamaçlardan devam ederek ulaştik Şirinçe'ye... Ve yaklaştıkça yamaca sıralanmış kü
çücük beyaz evler gözümüze ilişti.

8 Haziran 2009 Pazartesi

Ankara'dan İzmir'e giderken karşımıza SART çıktı...


Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 7 Nisan 2009

Yolda karşımıza tarih dolu yerler çıkacağından habersiz Ankara'dan İzmir'e doğru ilerlemekteydik. Manisa'ya girdikten sonra bağların ve zeytin ağaçlarının arasında, gözümüze yol kenarından görünebilecek kadar uzaklıkta eski yapılar çarpt
ı. İzmir ve Efes çevresindeki eski uygarlık ve antik kentlerden haberdardık, ancak yolumuzun tam da bu kısmında böyle bir zenginlik olduğundan tamamiyle bihaberdik. Ne yazık ki gördügümüz bu hazineye ulaşabilmek için saat oldukça geçti. Ziyaret saati olmadığı için de ancak çitlerin arkasından resmedebildik bu güzellikleri... ve sonra bir daha görüşmek üzere vedalaşıp İzmir'e doğru yolumuza devam ettik...

5 Haziran 2009 Cuma

Peri Bacaları'nın büyüsüyle KAPADOKYA...


Ne zaman gittik,
gezdik, gördük : 5 Nisan 2009

Ankara’ya yakın ve günü birlik gidip dönebileceğimiz bir gezi noktası ararken, kendimizi Kapadokya’da bulduk. Gidilebilecek yerleri de araştırmamıştık halbuki… Ama aklımızda, senelerdir Kapadokya denince en çok duyduğumuz Ürgüp ve Göreme vardı. Bunu bilmek bile yeterdi belki. Zaten arabayla yola çıkmıştık ve trafik işaretleri de bize yardımcı olmak için tam olmaları gereken yerdeydi. Yolumuzun üzerinde Göreme levhasını görünce, hemen o yola saptık ve karşımıza Uchisar’dan peri bacalarının gölgesinde Erciyes dağının silueti çıktı… Baharın habercisi dallardan fışkıran çiçeklerin eşliğinde manzara mükemmeldi. Bu başlangıcın hemen ardından, kendimizi görüntülenmeyi bekleyen güzel manzaraların peşinde koşarken bulduk. Bir de Kapadokya rehberi almayı ihmal etmedik. Ama o kadar çok görülmesi gereken yer vardı ki, tüm bunları bir güne sığdıramazdık.
Öyle de oldu… Açık hava müzesinin gezme saatlerine yetişemedik, yeraltı şehrini ise gezemedik…

BEYPAZARI'nda olmak...


Ne zaman gittik,
gezdik, gördük : 4 Nisan 2009

Ankara'ya 1 saat uzaklıkta olan Beypazarı, adımınızı attığınız anda dar sokakları ve tarihi konakları ile içinizi ısıtıyor...
Oraya gidene kadar daha önce duymadığım bir yerdi, Beypazarı. Ankara'dan akşam yemeği yemek için yola çıktığımız ve bu kararı verirken bu kadar memnun kalacağımızı bilmediğimiz bir yerdi ayrıca. Ama ne yazık ki akşam üzeri gittiğimiz için, o güzel ve daracık sokaklardan gün ışığında geçemedik.
E o zaman bizi büyüleyen neydi?
Bizi büyüleyen ilk olarak, kurtlar gibi a
çken derdimize deva olan o güzel Müjgan Abla'nın tarhana çorbası, Taş Mektep'te yediğimiz Beypazarı güveci ve dolması, sonra ise karanlıkta ilerlerken tesadüfen rastladığımız Yaşayan Müze... Ve unutmadan Yaşayan Müze'nin kurucularından dinlediğimiz kadarıyla sıcacık, geleneklerine bağlı ve bu yönleriyle kendilerine hayran bıraktıran Beypazarı halkı...