Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 31 Mayıs 2009
Yeni bir ileti eklemeyeli uzun zaman oldu, malum araya gezilecek yerler, yaz tatilleri girdi. Birbiri üzerine eklenen anılar ve hikayeler günümüze zenginlik katarken, anlatılmamış yerlerin detaylarını da kafamızdan silmeyi ihmal etmedi tabi. Böyle zamanlarda neyseki fotoğraflar var diyorum...
Mayıs ayının son günlerinde çıktığımız gezimizin aslında 3.günü... Mühldorf, Burghausen'den sonra kendimizi yola vurduk. Amacımız Avusturya'nin büyülü kentlerinden Salzburg'u görmekti. Almanya ve Avusturya sınırında, kah bir ülkede kah diğerinde Salzburg'a doğru seyre daldık. Hemen kendimize kalacak bir yer ayarlayıp, şehri gezmek istiyorduk. Aklımda internette büyüleyici fotoğraflarını gördüğüm Schloss Anif vardı, gezmeye oradan başlayacağımız için kalacak yerimiz de Anif'te olabilirdi.
Güzel bir çiftlik evine yerleştikten sonra evin sahiplerinden bilgi aldık. ve benim için hayal kırıklığı olan bilgiyle karşılaştık. O güzelim saray aslında özel bir mülkmüş ve gezilmesine de doğal olarak izin verilmemekteymis. Bizim gibi internette fotoğraflarını görüp gezmek isteyenler çoğunluktaymış. En azından yalnız olmadığımızı bilmek güzel... Ama yine de o bölgede yeralan Hellbrunn sarayını da görebilirdik. Anif, Salzburg'un hemen güneyinde yer alan ilk yerleşim yeri... Oldukça sevimli olduğunu da söylemek mümkün... Bir çok pansiyon, çiftlik evi bulunmakta, hemen yakınında ise bir hayvanat bahçesi ve Helbrunn sarayı var. Bizce Anif, Salzburg seyahatlerinde konaklamak için ideal bir yer. Tabi biz kendi arabamızla gittiğimiz için de bize o kadar rahat gelmiş olabilir.
Rotamızı ilk belirlediğimizde edindiğim bilgilere göre, Salzburg'a gidip de oyuncak müzesine gitmeden dönmek olmazmış.
Çok fazla aramamıza gerek kalmadan oyuncak müzesi karşımıza çıkıvermişti bile. Bu fırsatı kaçırmak olmazdı.
Eşimin ilgisini çeken birçok buhar makinesi ve teknik oyuncaklar vardı tabi, ama benim ilgimi çeken ise bebeklerdi. Koleksiyonları gerçekten de çok güzeldi, hepsiyle oynayabilmeyi isterdim. Özellikle çocukluğumdan tanıdığım Barbie bebekler, sanki defile yapıyor gibiydi. Biri kayağa giderken, biri konsere, bir diğeri partiye gidiyordu sanki. Her çocuğun hayalini süşlemiştir herhalde bu bebekler...
Salzburg sokaklarına tekrar kendimizi attığımızda, sıcacık bir şehir karşılıyordu bizi. Havanın güzel olmasını fırsat bilip sokaklara doluşmuş insanlar ve turist güruhu şehri daha da cıvıl cıvıl kılıyordu. Buralarda turlarla gezen turislere rastlamadık, bu da şehirde kendi kendine keşfedilecek yerler olduğu izlenimini veriyordu bize. Turist grupların meydanları doldurup hepsinin aynı anda sakir şakır fotoğraf çektiği şehirlerden çok da hoşlanmadığımızı aslında şu günlerde , Prag gezimizden sonra anlıyoruz.
Biraz müze biraz da şehir manzarasını içimize sindirdikten sonra, sıra artık Fünikülerle aşağıya inmeye gelmişti. Zira yeterince gezdikten sonra midelerimizin de bir o kadar doyurulması gerekiyordu.
Karşı kıyıda ise Mirabell Garden'i gezme fırsatımız oldu. Otelimize dönmek üzere yola çıktığımızdaysa tesadüfen ünlü Sachertorte'nın yapıldığı Sacher Hotel'i gördük. Asıl Sacher Hotel Viyana'da ancak burada da bir şubeleri varmış. Hemen içeriye girip Sachertorteyle birlikte özel çaylarından içip akşamımızı tatlandırdık.
Ertesi gün ise eğer yağmur yağmasaydı, Salzburg'un güneyindeki buz mağaralarına gitmek istiyorduk. Ancak hava yağmurlu olduğunda mağaralara ulaşmak işkenceye dönüşebilmekteymiş.
Ve Almanya'ya dogru yola koyulduk.

Hiç yorum yok :
Yorum Gönder