(Almanca : Nationalpark Plitvicer Seen)
Adriyatik ve Balkanları içine alarak İstanbul'a doğru arabayla yol alacağımızı geçtiğimiz yaz büyük bir heyecanla blogumuza yazmıştım. Vee tabi ki gittik, gezdik, gördük, keyiflendik ve döndük...Ne yazık ki yoğun iş ve hayat temposu yüzündendir ki bir süredir blogla ilgilenemedim ve bu sürede anılarımızı bloga yazamadan 6 ay gecmis bile. O zaman hazır rahatlamışken hemen başlayayım yazmaya...
Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 31 Temmuz 2011
Rotamızı şu şekilde belirlemiştik :
http://gezgindirgezeninadi.blogspot.com/2011/07/adriyatik-ve-balkanlara-yolculuk.html
Ne zaman gittik, gezdik, gördük : 31 Temmuz 2011
Rotamızı şu şekilde belirlemiştik :
http://gezgindirgezeninadi.blogspot.com/2011/07/adriyatik-ve-balkanlara-yolculuk.html
Stuttgart'tan yola çıkmamızın tam 8. gününde İstanbul'a vardık. Zaman kısıtı nedeniyle rota üzerinde değişiklik yapmamız gerektiği de olmadı değil. Mesela Split yakınlarındaki Hvar ve Brac adası (aslında sadece birine gidecektik ve ona da henüz karar vermemiştik) ve Saraybosna üzülerek listemizden çıkardığımız yerlerden. Ama olsun dedik yine geliriz, belki bu kadar uzun bir turla değil direk geliriz bir dahaki sefere dedik. Zaten bu gezimizin en güzel yani da keşif turu olması oldu. Şimdi nereyi tekrar görmek isteriz, nasıl gideriz biliyoruz ne de olsa(:
İlk günümüz aslında yolda geçti, öyle erken yol alanlardan hiç olamadık, ama tatile de zaten keyifle başlamak lazım, degil mi:) Almanya, Avusturya ve Slovenya'da hep otobanlardan gittiğimiz için yol cok rahattı. Sadece Ljubljana'yı geçtikten sonra tek şeritli yollardan Hırvatistan'a giriş yaptık. Buradaki ilk hedefimiz Rijeka'ydi. Rijeka'ya girer girmez kendimizi İzmir'de gibi hissettik, tabi deniz havasının bunda cok büyük etkisi vardır. Böylece hemen tatil havası sarıverdi içimizi. Tatil programımız ertesi gün başlayacağı için, doğruca önceden yer ayırttığımız pansiyonumuza doğru yol aldık.
İlk gezi günümüzde ise Plitvice doğal parkı'nı görmek istedik. Ancak sabah bizi yağmur süprizi karşıladı. Otobanda yol alırken bu yağmurda Park'ta gezmenin keyifli olmayacağını, zaten yağmurluk gibi uygun kıyafetlerimiz olmadığını da düşünerek parkı gezmekten vazgeçtik. Ama tam da otobandaki çıkışı geçtikten sonra yağmur bulutları ortadan kayboldu ve harita yardımıyla kestirme bir yol aramaya koyulduk. Ve rotamızı yine Plitvice Gölleri'ne çevirdik.
Plitvice gölleri 16 gölden oluşan doğal bir park. En yüksek (636 mt) ve en alçak göller (503 mt) arasında 133 mt yükseklik farkı var ve setler üzerinden birbirine akan göller en sonunda Korona Nehrini oluşturuyor. Suyun rengi inanılmaz güzellikte ve her mevsim değişiyor. Bu doğa üstü güzellikteki göller renginin güzelliğini minerallere ve gölde yaşayan organizmalara borçluymus. Oldukça büyük olan bu parkı gezmek aslında çok kolay. Çeşitli parkurlar hali hazırda oluşturulmuş ve park içindeki ulaşım, otobüs, göl üzerindeki elektrikli botlar ya da yürüyerek sağlanabiliyor. Keyif ve ayrılan zamana göre bir rota seçiliyor ve keşif başlıyor.
Parkın resmi sitesi : Plitvice Lakes National Park
Biz aslında tüm turları karıştırıp kendimize göre bir rota oluşturduk. Örnegin sırf merak ettiğimiz için ve aslında çok yorulup yürüyecek halimiz de olmadığı icin tırtıl otobüslerle yüksek göl bölgesine gidip otobüsten hiç inmeden geri döndük.
Daha uzun uzun anlatırdım aslında, ancak cennetten bir parça olan bu doğal güzelliği anlatmanın en iyi yolu kelimelerden ziyade fotoğraflar:) Ve sözü fotoğraflara bırakıyorum...
Pin It
Pin It
ilk defa duyuyorum bu yeri..ama resimlerden bakınca neden bu yeri daha önce duymadım yada keşfetmedim diye hayıflanıyorum kendime..gerçekten cennet bir köşe..
YanıtlaSilaraba oyunları