Almanya'nın bir çok
şehrinde doğa ve tarih hep içiçedir… Bir tarafta mimari, bir tarafta parklar,
bahçeler ve hatta ormanlar... Kaosa alışmış gözlerimizin fazla düzeni
yadırgamasından mıdır bilinmez ama, ilk görüşte kan kaynamaz bu şehirlere
nedense ve sanki birşeyler eksik gibi gelir. Halbuki Freiburg farklıdır, cıvıl
cıvıldır, hareketlidir. Her şeyden önce genç nüfusun çoğunlukta olduğu bir
üniversite kenti ve Almanya'nın en güneşli şehridir. Aslında işin özü
Freiburglular yaşamayı ve her daim şehrin sunduğu güzelliklerin keyfini
çıkarmayı çok iyi bilirler. Her karışta, kaldırım duvar
demeksizin soluklanan, hatta güneşlenen insan grupları vardır. Yer mekan
önemli değildir, Freiburglular her yerde mutludur. Kanımca Freiburg'u daha da
güzel yapan, mutlu insanlarıdır bu şehrin…
Freiburg, Almanya'nın en uç köşesinde yani Güney batısındaki Kara
Ormanlar (Schwarzwald) bölgesindedir. Fransa sınırına 3 km, İsviçre’ye 42 km,
Basel-Mulhouse havalimanından ise kolayca ulaşılabilecek bir konumdadır. Hatta
bu bölgeye uçmak için üç güzel nedenden (Basel, Colmar, Freiburg) biridir.
Freiburg’da hayat eski şehir (Altstadt) etrafında akıyor, üniversitenin
yerleşimi de buraya yakın. O yüzden günün her saati hareketli bu bölge. Tramvay
dışında taşıt trafiğine kapalı olan eski şehir bölgesinde, oldukça geniş yaya
yolları mevcut.
Burada, şehrin simgelerinden biri olan „Bächle“ ile sıkça
karşılaşabilirsiniz; „Bächle“ yani yolların kenarında yer alan küçük kanalcıklar. Tüm
eski şehir içerisinde yer alan bu kanalcıkların toplam uzunluğu 15.5 km'ymiş.
Eskiden bunların atık su kanalları olarak kullanıldığı tahmin ediliyor.
Şimdilerde ise sıcak günlerde şehri serinletmek için varlığını sürdürüyorlar.
Su kanallarına dair iki rivayet var birincisi ayağınız kayıp içine girerse
Freiburg'a tekrar geleceğinize, ikincisi ise bir Freiburglu ile evleneceğinize
dair. Ayrıca kanallar çocuklara da oyun alanı olmuş, elinde kayığı, ördeği veya
yüzebilen herhangi bir nesnesi ile çocukları bu kanalların yanında yürürken, oynarken
görmek mümkün...
Mutlaka uğranması
gereken bir nokta, „Münster“, yani Freiburg Katedrali. Yüksekliği 116 mt
olan kulesiyle Münster, eski şehirde nerede olursanız olun rahatlıkla
görülebilecek konumda. Martinstor, Schwabentor ve Breisacher Tor ise eski
şehrin kapıları.
Şehirde
karşılaştığımız ve bizi en çok şaşırtan yer Markthalle, yani kapalı pazar alanı
oldu. Biz sadece sebze ve meyvenin satıldığı bir pazar beklerken, ilk olarak karşımıza tam
pazarın girişinde konumlanmış geleneksel Osmanlı kıyafetleriyle ayakkabı
boyacısı yaşlı bir amca çıktı. Daha durumu tam da kavrayamadan kuru yemişler ve
lokumları görünce Mısır Çarşısı girişinde olduğumuzu sandık birden. Meğer hemen
girişteki dükkan bir Türk işletmesiymiş. İçeriye girdikçe güzel kokular
ve dünya mutfağından güzel yemekler etrafımızı sardı ve yemek şöleni içinde
kendimizi kaybettik. Markthalle, pazar yerinden ziyade, Freiburg'da dünya
mutfağından envayi çeşit yemeğin bulunduğu bir cennetmiş aslında.
Eski şehrin içinde
uzun uzun yürüyüp tüm ara sokakları keşfettikten sonra Schwabentor'dan dışarı
çıktık ve karşımızda duran tepedeki bira bahçesine doğru tırmandık.
Manzara inanılmaz, tüm şehir ayağımızın altındaydı ve harcadığımız efora
değmişti. Burada biraz soluklandıktan sonra ağaçlarla saklanmış asıl seyir
terasına ulaştık. Ve karşımızda tüm güzelliğiyle Freiburg. O da ne? Bazı
evlerde dik çatıların tam da ortasındaki kiremitler kaldırılmış ve çatı katının
bu alanı terasa çevrilmişti. Freiburglular seviyor keyif yapmayı demiştim ya,
öyle işte…
Güneş batmak
üzereydi ve bulutlar yağmurlu bir Nisan akşamı olacağını söylüyorlardı. Daha
fazla oyalanmadan ormanın içinde patika yolda ileyerek Schlosberg’e çıkan
fünikülerin son durağına kadar geldik. "Schlossberg Turm" yani
aslında kuleye cok da yakındık ve her ne kadar 360 derece Freiburg manzarasını
kaçırmak istemesek de, yağmur bulutlarından çekinerek füniküler ile aşağı
inmeyi tercih ettik. Akşam ise tam tahmin ettiğimiz gibi bira bahçeleri,
cafeler, restoranlar dopdoluydu.
Ayağımız kanala
düşmese de biz yine de tekrar tekrar gelmek üzere sözleşip, ertesi gün ayrıldık
Freiburg'tan.
*Daha önceki yazımda Freiburg yazımızın NEREDEKAL Dergisinin 2012 Yaz sayısında yayınlandığından bahsetmiştim. Daha fazla fotoğraf ile blogumuzda tekrar paylaşmak istedim. Konuyla ilgili linkler için BURAYA
Dileriz bir fırsat yaratır da bir gün siz de yolunuzu Freiburg'a düşürürsünüz...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder