28 Eylül 2012 Cuma

Almanya'nın güneşi en bol şehri, FREIBURG*

Almanya'nın bir çok şehrinde doğa ve tarih hep içiçedir… Bir tarafta mimari, bir tarafta parklar, bahçeler ve hatta ormanlar... Kaosa alışmış gözlerimizin fazla düzeni yadırgamasından mıdır bilinmez ama, ilk görüşte kan kaynamaz bu şehirlere nedense ve sanki birşeyler eksik gibi gelir. Halbuki Freiburg farklıdır, cıvıl cıvıldır, hareketlidir. Her şeyden önce genç nüfusun çoğunlukta olduğu bir üniversite kenti ve Almanya'nın en güneşli şehridir. Aslında işin özü Freiburglular yaşamayı ve her daim şehrin sunduğu güzelliklerin keyfini çıkarmayı çok iyi bilirler. Her karışta, kaldırım duvar demeksizin soluklanan, hatta güneşlenen insan grupları vardır. Yer mekan önemli değildir, Freiburglular her yerde mutludur. Kanımca Freiburg'u daha da güzel yapan, mutlu insanlarıdır bu şehrin… 

 

Freiburg, Almanya'nın en uç köşesinde yani Güney batısındaki Kara Ormanlar (Schwarzwald) bölgesindedir. Fransa sınırına 3 km, İsviçre’ye 42 km, Basel-Mulhouse havalimanından ise kolayca ulaşılabilecek bir konumdadır. Hatta bu bölgeye uçmak için üç güzel nedenden (Basel, Colmar, Freiburg) biridir.


Freiburg’da hayat eski şehir (Altstadt) etrafında akıyor, üniversitenin yerleşimi de buraya yakın. O yüzden günün her saati hareketli bu bölge. Tramvay dışında taşıt trafiğine kapalı olan eski şehir bölgesinde, oldukça geniş yaya yolları mevcut. 

Burada, şehrin simgelerinden biri  olan „Bächle“ ile sıkça karşılaşabilirsiniz; „Bächle“ yani yolların kenarında yer alan küçük kanalcıklar. Tüm eski şehir içerisinde yer alan bu kanalcıkların toplam uzunluğu 15.5 km'ymiş. Eskiden bunların atık su kanalları olarak kullanıldığı tahmin ediliyor. Şimdilerde ise sıcak günlerde şehri serinletmek için varlığını sürdürüyorlar. Su kanallarına dair iki rivayet var birincisi ayağınız kayıp içine girerse Freiburg'a tekrar geleceğinize, ikincisi ise bir Freiburglu ile evleneceğinize dair. Ayrıca kanallar çocuklara da oyun alanı olmuş, elinde kayığı, ördeği veya yüzebilen herhangi bir nesnesi ile çocukları bu kanalların yanında yürürken, oynarken görmek mümkün...



Mutlaka uğranması gereken bir nokta, „Münster“, yani Freiburg Katedrali.  Yüksekliği 116 mt olan kulesiyle Münster, eski şehirde nerede olursanız olun rahatlıkla görülebilecek konumda. Martinstor, Schwabentor ve Breisacher Tor ise eski şehrin kapıları. 


Şehirde karşılaştığımız ve bizi en çok şaşırtan yer Markthalle, yani kapalı pazar alanı oldu. Biz sadece sebze ve meyvenin satıldığı bir pazar beklerken, ilk olarak karşımıza tam pazarın girişinde konumlanmış geleneksel Osmanlı kıyafetleriyle ayakkabı boyacısı yaşlı bir amca çıktı. Daha durumu tam da kavrayamadan kuru yemişler ve lokumları görünce Mısır Çarşısı girişinde olduğumuzu sandık birden. Meğer hemen girişteki dükkan bir Türk işletmesiymiş. İçeriye girdikçe  güzel kokular ve dünya mutfağından güzel yemekler etrafımızı sardı ve yemek şöleni içinde kendimizi kaybettik. Markthalle, pazar yerinden ziyade, Freiburg'da dünya mutfağından envayi çeşit  yemeğin bulunduğu bir cennetmiş aslında.


Eski şehrin içinde uzun uzun yürüyüp tüm ara sokakları keşfettikten sonra Schwabentor'dan dışarı çıktık ve karşımızda duran tepedeki bira bahçesine doğru tırmandık. Manzara inanılmaz, tüm şehir ayağımızın altındaydı ve harcadığımız efora değmişti. Burada biraz soluklandıktan sonra ağaçlarla saklanmış asıl seyir terasına ulaştık. Ve karşımızda tüm güzelliğiyle Freiburg. O da ne? Bazı evlerde dik çatıların tam da ortasındaki kiremitler kaldırılmış ve çatı katının bu alanı terasa çevrilmişti. Freiburglular seviyor keyif yapmayı demiştim ya, öyle işte…   


Güneş batmak üzereydi ve bulutlar yağmurlu bir Nisan akşamı olacağını söylüyorlardı. Daha fazla oyalanmadan ormanın içinde patika yolda ileyerek Schlosberg’e çıkan fünikülerin son durağına kadar geldik. "Schlossberg Turm" yani aslında kuleye cok da yakındık ve her ne kadar 360 derece Freiburg manzarasını kaçırmak istemesek de, yağmur bulutlarından çekinerek füniküler ile aşağı inmeyi tercih ettik. Akşam ise tam tahmin ettiğimiz gibi bira bahçeleri, cafeler, restoranlar dopdoluydu.
Ayağımız kanala düşmese de biz yine de tekrar tekrar gelmek üzere sözleşip, ertesi gün ayrıldık Freiburg'tan.

*Daha önceki yazımda Freiburg yazımızın NEREDEKAL Dergisinin 2012 Yaz sayısında yayınlandığından bahsetmiştim. Daha fazla fotoğraf ile blogumuzda tekrar paylaşmak istedim. Konuyla ilgili linkler için BURAYA

Colmar ile ilgili daha fazla bilgi almak için BURAYA

Daha da fazla fotoğraf için ise BURAYA  tıklayın...

 Dileriz bir fırsat yaratır da bir gün siz de yolunuzu Freiburg'a düşürürsünüz...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...